Bildiğiniz gibi… zaman akıp gidiyor. Sessizce, fark ettirmeden… Sizi de alıp götürüyor. Ne kadar hızlı geçtiğini anlamıyorsunuz bile. Daha dün gibi geliyor; gençtim, umut doluydum, hayata yeni başlıyordum. Ama şimdi garip bir şekilde, o anların üzerinden yüzyıllar geçmiş gibi hissediyorum. Ve kendime sık sık soruyorum: Bütün o yıllar nereye gitti?
O yılları yaşadım… Biliyorum. O anılarda hâlâ umut var, hayaller var, kahkahalar ve gözyaşları var. Fakat bir sabah uyanıyorsunuz ve hayatınızın “son çeyreğinde” olduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu fark ediş sessiz bir tokat gibi çarpıyor insana. Gençliğim, beni ne zaman ve nerede bıraktı? Ne ara yaş aldım, ne ara aynalardaki yüz tanımadığım birine dönüştü?
Hayatım boyunca birçok yaşlı insanla tanıştım. Ama yaşlılık, her zaman benden çok uzakta bir duraktı. Hep başkalarının meselesiydi. Ben hayatın başındaydım, yol uzun ve ümit doluydu. Dördüncü çeyrek mi? Daha çok vardı…
Ama işte şimdi; dördüncü çeyrek kapımı çalmıyor artık, içeri girmiş, yerini almış. Gençliğimi de beraberinde götürmüş. Arkadaşlarım emekli oldu. Kimisinin saçları beyaz, kimisi bastonla yürüyor, kimisi gözlükle zar zor görüyor. Her biri bir zamanlar hayalleri olan, hayata kafa tutan gençlerdi. Şimdi… aynı yaşlı insanlarız. Bir zamanlar sadece hürmet ettiğimiz, ama asla onlar gibi olacağımızı düşünmediğimiz insanlar...
Ve işte burada, hayatın en net gerçeğiyle baş başa kalıyorsunuz:
Hayat; sadece geçip giden yıllardan ibaret değil.
Hayat, sadece ne kadar biriktirdiğinizle de ölçülmez.
Asıl soru şu: Ne kadar verdiniz?
Sevgi verdiniz mi? Umut aşıladınız mı? Birinin hayatına dokundunuz mu?
Geride bir iz bırakabildiniz mi?
Yalnızca adınızı değil, ardınızda ışık saçan bir anlam bırakabildiniz mi?
Çünkü bir ömrün gerçek değeri; insana, doğaya, hayata kattıklarınızla ölçülür.
İnşa ettiğiniz bir okul, diktiğiniz bir fidan, iyileştirdiğiniz bir yürek, elinden tuttuğunuz bir çocuk, barıştırdığınız iki kalp…
İşte bütün mesele bu: Yaşarken ne ürettiniz?
Hayata hangi güzelliği armağan ettiniz?
İnsanlık hanesine ne yazdırdınız?
İyiliğin, adaletin, vicdanın tarafında mıydınız?
Çünkü hayatımıza zaman ekleyemeyiz, bu kesin.
Ama zamanımıza hayat katabiliriz.
Ve belki de, geriye dönüp baktığımızda hatırlamak isteyeceğimiz tek şey bu olacak:
“Ben iyi bir hayat yaşadım. Yalnızca kendim için değil; insanlar için, insanlık için, gelecek için…”
Yorum Yazın